İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları, dünyayı derinden sarsan bir insanlık dramına dönüştü. Şehirler enkaz yığınına dönerken, camiler, okullar ve hastaneler hedef alındı. Çocuklar açlıktan ölürken, hastaneler ilaç ve malzeme yetersizliğiyle karşı karşıya kaldı. İsrail, yardım konvoylarını bile hedef alarak açlığı silah olarak kullanıyor. Gıda ve ilaç taşıyan tırların geçişi engellenerek, zaten zor durumda olan sivillerin yardım alması engelleniyor. Gazze sokaklarında bomba sesleri, çocukların açlık çığlıkları ve anne babaların çaresiz feryatlarıyla yankılanıyor. Bu vahşetin ortasında, İsrail toplumunda yükselen "Gazze'de masum yok" söylemi, işlenen suçun vahametini katlıyor.

İsrail Toplumunda Tehlikeli Bir Algı

Yapılan son araştırma, İsrail halkının %76'sının bu görüşe kısmen veya tamamen katıldığını ortaya koydu. Bu durum, soykırımın toplumsal bir rıza ile beslendiğini ve İsrail toplumunun insanlık değerlerini kaybettiğini gösteriyor. Araştırmaya göre İsrail toplumunun dörtte üçü, Gazze'deki sivillerin varlığını reddediyor. %42'si "masum yok" ifadesine tamamen, %34'ü ise kısmen katılıyor. Bu oran, muhalefet seçmenleri arasında bile %47'ye ulaşıyor. Bu tablo, sivillerin yok sayılmasının artık sadece iktidarın söylemleriyle değil, toplumun genel kanaatiyle de desteklendiğini gösteriyor. Bu durumun altındaki sebeplerin incelenmesi ve karşı önlemler alınması büyük önem taşımaktadır.

Medya ve Siyasetin Rolü

İsrail'de siyasetçilerin ve medyanın kullandığı dil, bu tehlikeli algıyı sürekli besliyor. Televizyonlarda "Gazze tamamen yok edilmeli" gibi ifadeler sıradanlaşmış yorumlar gibi tekrarlanıyor. Haber bültenleri, yıkılan evleri gösterirken içindeki sivilleri görmezden geliyor. Bir İsrailli gazetecinin "Masum yok, çünkü Gazze'deki herkes teröre destek veriyor" açıklaması, bu durumu özetliyor. Bu dil, propagandanın ötesinde, doğrudan suçun diline dönüşmüş durumda. Siyasetçiler emir veriyor, medya normalleştiriyor, toplum da onaylıyor. Bu durum, çocukların ölümünü sıradanlaştıran ve sivillerin yokluğunu doğal gören bir toplumsal mutabakatı oluşturuyor. Bu durumun uzun vadeli sonuçları büyük bir endişe kaynağıdır.

İnsanlık Dışı Bir Zihniyet

Çocukların, kadınların ve yaşlıların ölümüne duyarsız kalan bu zihniyet, İsrail'in her bombayı "hak edilmiş" olarak görmesine yol açıyor. Bir İsrailli akademisyenin "Eğer karşı tarafta masum yoksa, her bomba meşrudur" sözü, bu zihinsel dönüşümü özetliyor. Bu düşünce, Filistinli sivilleri "hedef" haline getiriyor ve soykırımın toplumsal temelini güçlendiriyor. Gazze'de bombaların ve açlığın kıskacında kalan halkın dramına duyarsızlık, insanlık dışı bir zihniyetin ürünüdür. Bu durumun uluslararası toplum tarafından ciddiye alınması ve gerekli adımların atılması gerekmektedir. Bir insan hakları uzmanı, "Komşusunu insan olarak görmeyi bırakan bir toplum, artık her felakete hazırdır" diyerek durumu özetliyor. İsrail halkının büyük çoğunluğu, komşusunu insan olarak görmeyi reddediyor. Bu yüzden bugün yaşanan yıkım sadece Gazze'nin değil, tüm bölgenin geleceğini tehdit ediyor.